28 Ekim 2013 Pazartesi

2 yaşındayız bizz...

hasta hasta avm gezintisinde yorulmuşken...
 
 
Zaman ne kadar hızlı akıyor. 19. ay 22. ay derken 2 yaşını doldurduk da 2 ay geçti bile üzerinden.
Minişim, 26. ayını da bitirdi. Büyümenin getirdiği türlü zorluklara da alışmaya çalışıyor bu arada.
2 yaşına kadar hakkı olan anne sütünü yemesi az olduğundan ayrılınca iştahı açılır diye gelen tavsiyelere de kulak vererek bıraktık. Zor olacağını tahmin ediyordum ama etkilerinin bu kadar uzun süreceğini açıkçası düşünmemiştim.
Reyyan emerek uyumaya alıştığı ve sinirlendiğinde, sebepsiz ağlama krizlerine girdiğinde ancak emerek sakinleşebildiği için bu anne sütünden ayrılma fikri içten içe strese sokuyordu 24. aya yaklaşırken. Bir yandan da "süte güvendiği için yemiyor bırakınca yer bir an önce ayır" tavsiyelerine hak vermeye başlamıştım. Yöntemler çeşit çeşitti. Kimisi rujla boyamış" kanadı bak, acıdı" diye çocuğun vicdanına seslenerek bıraktırmış kimisi saç yumağı yapıştırmış ki tiksinsin. Dediğim gibi alternatifler çeşit çeşit. Tecrübeli günümüz anneleri nasıl yapmış bu işi diye internette araştırma yaptığımda bu yöntemlerin hiç birinin tavsiye edilmediğini gördüm. İstenilen yavaş yavaş birkaç aylık periyoda yayılarak önce gündüz emmelerini daha sonra da gece emmelerini çaktırmadan unutturmak şeklinde. Zira tiksindirerek ayırmak günümüz hassas çocuklarında büyük yaralar açıyormuş. Beni kara kara düşündüren de tam da bu tavsiye. Çünkü çalıştığım için Reyyan zaten gündüz emmiyor sadece uyuyacağında ve gece uyanmalarında istiyordu. O halde biz nasıl yapacaktık.
Doğum gününe birkaç gün kala iş dönüşü anneannesindeyken eline Hacc'dan gelen roll on un miniği kokulardan geçmiş açmamı istemişti. Açtım kokladı oynadı bir yandan da emiyor ve sürmeye çalışıyor. Önce engelledim sonra aklıma geldi bıraktım sürdü. Sonra tekrar emmeye yeltendiğinde acı dedi bıraktı. İşte bizim yöntem belli olmuştu.
Haftasonu tatilimizde sabah kalkar kalkmaz uygulamaya karar verdim. İstediğinde baktı acı dedi ıslak mendil getirdi sildi tekrar denedi yine acı bıraktı. Nasibi kesilmiş derler ya demek öyle oldu bi daha istemedi. İstemedi ama 24 Ağustos'tan itibaren de hem kendisi büyük sıkıntı içinde hem de bana kök söktürüyor tabiri caizse.
Aynı gün gündüz sıkıntısı olmadı gece durum değişti. İlk gün sıkıntılı olur uyarıları kulağımızda olduğundan gayet sabırlı davrandık uyanıp ağlayınca su içirdim salladım ayağımda. Tekrar uyudu fakat 7.30 gibi dikildi ayağa. Pazar günü yine istemedi ama sıkıntısı da had safhadaydı. İlk günden daha beter hem gündüz hem gece sürekli ağladı bağırdı. Bir ara baktım başını eline dayamış düşünceli düşünceli oturuyor. İçim parçalandı, pişman oldum vazgeçmek üzereyken "sabır geçecek ve iştahı açılıp yemesi düzelecek" diye teselli olmaya çabaladım.
O günden sonra huzursuz geceler ve gündüzler şu ana kadar bırakmadı bizi. Hala ağlıyoruz sakinleşemiyoruz, uykuya direniyoruz uyuyamıyoruz.
Bırakma serüvenimizi anlatırken önce kendisinin rol on u sürdüğünü sonra da acı diye emmediğini de anlatmıştım. Dinlemiş çaktırmadan. Bir gün anne ben m.m. yi acı mı yaptım diye sordu. Hah dedim çocuk kendini suçluyor konuşmalarına dikkat et. Yok kızım dedim sen büyüdüğün abla olduğun için yemek yiyeceksin ondan acı oldu. 2 ay geçti üzerinden dün "öcüü dileem m.m seni acı yaptım" diye özür diledi çocuğum can yoldaşından.
Sanırım yanlış yaptım nasıl telafi ederim bilemiyorum da...
Bu arada iki yaş sendromunun tipik özelliklerini de yaşıyoruz.
Her şeyi sahipleniyoruz vermiyoruz, elimizden bişey alındığında yada istediğimiz olmadığında çıldırasıya ağlıyor ve bağırıyoruz, akranlarına vurup, saç çekip "ağla" diye tahrik ediyoruz. Ne isteyip ne istemediğimizi bilmiyoruz, bez değiştirmeye kolay kolay razı olmuyoruz, hele kıyafet değiştirip dışarı çıkmak tam bir kabus. Banyo da aynı şekilde idi ama biraz biraz atlatıyoruz gibi onu. Bebeğini o yıkıyor ben de konuşarak onu yıkamaya çalışıyorum. Gece gündüz dada krizine giriyoruz. Evde olanları beğenmiyor başka dada istiyoruz. Dakikalarca dil döküp dikkatini dağıtmaya çalıştıktan sonra aniden susuyor gece ise uyuyakalıyor. Bir yandan çalıştığımdan yeterince vakit ayıramadığım için vicdan azabı çekerken bir yandan da bu yaşadıklarının benim yüzümden oluyor olduğu düşüncesi ciddi ciddi yıpratıyor. Şu an alternatif bir durum sözkonusu değil. Rabbim yardımcımız olur da çok daha fazlasını yaşamadan atlatırız inşallah.
Geçen hafta Kurban Bayramını geçirdik. Kızçem ilk defa harçlık topladı. "Baayamınız baayek olsun" (bayramınız mübarek olsun)  diyerek el öptü. Hasılatımızı da not edelim. Tam 60 TL. Bereketli olsun inşallah.
Söyleyebildiği kelimeleri de yazacaktım ama artık adam akıllı konuşuyor. Bundan sonra ilginç diyaloglarını kayıt altına alacağız.
Ha unutmadan, yaklaşık 1 aydır önce M. dayım sonra da A. dayım favorisi. Kendi kendine kurduğu "Eccek wayy müciit" cümlesi ile şok etti bizi. Nedenini sorduğumuzda "kaçtı benden ep kaçıyo ep kaçıyo" dedi. Haklı çocuk.
Her hareketini dayım yanında olsun olmasın rapor ediyor. Takla atıyor "mücit bak naptım ben", yemek yiyor "mücit bak yedim", sallanıyor salıncakta "mücit bak sallanıyorum, ay yamuk ditti lalla yaaa", arabadayken "bak mücit hıslı didiyo baba", top oynuyor "yakala mücit" sonra dönüyor "ay yakalamadı".
Epeydir koluna çantasını takıp "anne ben okula didiyom, seevise bincem" diyor. Güle güle kızım iyi dersler dediğim de "daa gitmiyom ya" diyor. inşallah hayırlısıyla sağlıkla sıhhatle büyürsün miniğim de o günleri de görürüz.
Bu postluk bu kadar diyelim. Uzun ara verince yazı da uzadı. Bundan sonra neleri rapor edeceğiz bakalım...


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder